Felsefe, insanın varoluşunu, bilgiyi ve gerçeği anlama çabasının bir yansımasıdır. Bu çabanın merkezinde ise filozoflar yer alır. Peki, filozof kimdir, kime filozof denir? Bu sorulara cevap ararken, filozofların özelliklerini, düşünce yapılarını ve toplum içindeki rollerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Filozofun Tanımı ve Özellikleri
Filozof, var olan her şey hakkında tam ve eksiksiz bilgiye sahip olmaktan ziyade, sürekli olarak hakikati arayan kişidir. Bu anlamda filozof, bilgeliğin peşinden koşan birey olarak tanımlanabilir. Karl Jaspers, filozofu “bilgeliğin peşinden koşan kişi” olarak ifade etmiştir. Filozof, bilgiyi seven ve bilgelik arayışına muhtaç olduğunu hisseden biridir. Ancak onu diğer insanlardan ayıran en belirgin özellik, kendine sürekli sorular sormasıdır. Filozof, hayatı boyunca gördüğü ve duyduğu her şey hakkında sorgulama yapar ve bu sorgulamalarla problemleri fark eder.
Filozof, düşüncelerini mantıksal bir tutarlılıkla ortaya koyar ve sistemli bir bütünlük içinde sunar. Hayatı, hayatın anlamını, anlamsızlığını, doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü ve bizi mutluluğa götüren şeyleri anlamaya çalışır. Bu bağlamda filozof, evrensel bir bilince sahiptir ve kendisini evrenin bir vatandaşı olarak görür. Ne bilgi filozofun malıdır ne de bilgelik onun sahip olduğu bir şeydir. Filozof, bulduğu her tür bilgiye asla hakikat gözüyle bakmaz; hiçbir varsayımı, çıkarımı veya bilgiyi sorgulamadan, eleştirmeden kabul etmez.
Filozofun Toplumsal Rolü
Filozof, tüm insanlığın sorunlarını kendine problem edinir ve bilim, sanat, siyaset gibi her alanda düşünerek yeni ve özgün fikirler ortaya koyar. Onların getirdiği düşünce zenginliği ve yaşam tarzı, insanların çevrelerinde olup bitenleri fark etmelerini ve gerçekleri görmelerini sağlar. Bilgeliğe erişmiş bir insan artık bilgi ile uğraşmaz çünkü zaten her şeyi biliyordur. Bilgisizler ise ne bilgi ile uğraşırlar ne de bilge olmaya özenirler. Bilgisizlik neden kötüdür? Çünkü cahil kişi güzellikten, iyilikten ve akıldan yoksunken, bunları kendisinde toplamış sanır. Yoksun olduğunu bilmeyen biri, kendinde olmayanın peşine neden düşsün ki? Bilgeler de bilgisizler de bilginin peşine düşmezse, peki kimler düşer? İkisinin ortasında olanlar elbette. Bilgelik en güzel şeylerden biridir ve sevgi de her güzelin sevgisi ise, ister istemez bilgelik dostu kişi filozoftur. Yani filozof, bilgelerle bilgisizler arasındaki kişidir.
Filozofun Alçakgönüllülüğü ve Kendini Bilme
Filozof, var olan her şeyi ve insan yaşamını bütün boyutlarıyla kavramaya çalışırken alçakgönüllü bir tutum sergiler. “Ben bilirim” iddiasında olmaz; neyi bilip neyi bilmediğinin farkındadır. Kendi ön yargılarıyla ve bilgisizlikleriyle yüzleşebilir ve kibre kapılmaz. Doğruların onu araştıran herkese açık olduğu anlayışıyla hakikate ulaşma isteğini taşır ve soruşturma azmini sürdürür. Filozof, dediği ile yaptığı birbiriyle uyumlu olan ve savunduğu düşünceleri hayatına aktarabilen biridir. O, bilgece bir hayat tarzının yaşayan örneğidir.
Filozofun Hakikat Arayışı
Filozof, bilginin peşinden, ona asla tam olarak ulaşamayacağını bile bile koşan kişidir. Bu durumu “Kral Çıplak!” hikayesi güzel bir şekilde özetler. Hikayeyi bilmeyenler veya hatırlamayanlar için tekrar anlatalım:
Günün birinde kendini beğenmiş ve giyinip gezmekten başka bir şey düşünmeyen bir kral varmış. Bir gün komşu ülkenin kralı kendisini ziyarete geleceğini bildirmiş. Bunun üzerine kral, kendisine dünyada eşi benzeri olmayan bir elbise diktirmeye karar vermiş. Bu işten çıkar sağlamak isteyen terziler ise kralı, sadece zeki insanların görebildiği iddia edilen bir elbise diktiklerine inandırmışlar. Sarayda kimse elbiseyi görmediği halde, diğerleri aptal olduğunu düşünmesin diye görüyormuş gibi rol yapmış. Saraydan çıktığında onu gören halk şaşırmış ama cesaret edip de krala gerçeği söyleyememiş. Ansızın küçük bir çocuk “Kral çıplak!” diye haykırmış.
İşte filozoflar, “Kral Çıplak!” gerçeğini haykırarak söyleyen çocuklardır. Sonra çorap söküğü gibi arkası gelir. Herkesin çocuğu onayladığı gibi filozofların çabası da toplumda er ya da geç fark edilir. Hakikat peşinde koşan bu filozoflar, eleştirel düşünen ve düşündüklerini her koşulda söyleyenlerdir. Bu yönleriyle filozoflar, yaşadığı toplumda insanlarla ters düşme pahasına ve gerektiğinde ölümü göze alarak uyarma ve uyandırma sorumluluğu taşıyan kişilerdir.